Sunday, March 14, 2010

13 MART 2010

Athletics Doha 1: Lolo Jones defends 60-metre hurdles title at World Indoor Championships
DURATION:
1:59
SUGGESTED LEAD-IN:

Dünya Salon Atletizm Şampiyonası’nın ikinci günü Katar’da gerçekleşti. Böylece Orta Doğu’da ilk kez bir atletizm Dünya Şampiyonası gerçekleşmiş oldu.
Engelli koşu dalında, İngiliz Lolo Jones, Kanadalı ikili Perdita Felicien ve Priscilla Lopes-Schliep gibi rakiplerine rağmen, 7.72’lik bir süreyle bayanlar 60 metre engelli koşu dünya rekorunu kırdı. Öte yandan Avustralyalı yüksek atlama efsanesi Steve Hooker, İngiliz sürat koşucusu Dwain Chambers ve 400 metre kategorisinde 51.04’lük bir süreyle Jamaika asıllı Amerikalı Debbie Dunn da altın madalya kazandılar. Bahamalı Chris Brown, erkekler 400 metrede 45.96’lık bir süreyle altın madalya kazanarak sürpriz bir sonuca imza attı. Yarışmanın favorisi Bershawn Jackson, bu kategoride 6. olabildi.
İngiltere şampiyonu Ivory Williams’ın esrar kullandığının ortaya çıkmasından sonra şampiyonadan men edilmesiyle birlikte 60 metrelik yarışta favori olan İngiliz Avrupa şampiyonu Dwain Chambers şampiyon oldu.
İngiliz heptatlon şampiyonu Jessica Ennis, 4.937 puan ile kazanmasıyla tüm zamanların en iyi üçüncü skoruna imza atarken hem 800 metrede, hem de uzun atlamada en iyi kişisel derecesine imza attı.

*************

İspanyol Xavier Tondo, bitiş çizgisini tek başına geçerek Paris-Nice yarışmasının altıncı ayağını kazandı. Yarış başladıktan 40 kilometre sonra İtalyan Damiano Cunego, Fransız Cyril Gautier ve İspanyol Xavier Tondo arayı açarken Tondo, 220 kilometrelik yolda İspanyol arkadaşı Alejandro Valverde’yi 5 saniye geçerek zafer elde etti. Son 16 kilometrede Cunego, Tondo’yu zorlarken bir başka İspanyol Alberto Contador, yarışı 17. sırada bitirdi. 5 Fransız’ın da aralarında bulunduğu yedi kişi Tondo’ya son kilometrelerde meydan okurken iki kez Tour De France’da şampiyon olan İspanyol, yarışın sonlarında hiç hata yapmadı ve yarışı 5 saat, 1 dakika ve 39 saniyeyle bitirdi. Slovek Peter Sagan ise üçüncülüğü elde etti.

************

STING – MÜKEMMEL TAKIM
Ruud Gullit, 1995 yılında Chelsea’ye geçtiğinde, bir dünya ikonu Premiyer Ligi sahnesine gelmişti. Kültürlü ve bilgili orta saha oyuncusu bu kültürlü camiada, Chelsea’de değişimi müjdeliyordu. Onlar büyük düşünüyorlardı ve bunun için büyük bir çaba harcıyorlardı. Stamford Bridge’de tek bir sezondan sonra, Gullit oyuncu-menajeri durumuna gelmişti ve Wembley’de FA Kupası’nı kaldırarak Mavilere 26 yıl sonraki ilk parlak döneminde liderlik etmişti.
Mavilerin kadrosu oluşurken garip bir durum olmadı. Biz ona Chelsea’nin Premiyer Lig’deki tüm zamanların en iyi 11’ini oluşturmasını istedik.
İNGİLTERE HARİTASI / LONDRA-CHELSEA
Bir takım tartışmalardan sonra zor kararlar alındı ve samimi bir alçak gönüllülükle son seçimi kendisi yapmadı. Fakat kim Hollandalı ustanın devam etmesini sağlamıştı?
RUUD GULLIT:
Artık size benim mükemmel 11'imi açıklamaya hazırım.

Elbette ki bence en iyi kaleci Cech... O Chelsea için epey iyi işler yaptı. Eğer sizin arkanızda böyle bir oyuncu varsa bence o size kesin bir güvence sağlıyor. Özel durumuna rağmen yine de güven veriyor. Her şeyin ötesinde o harika bir kaleci…

Bence Petrescu en iyi sağ bekti. Sürekli bir ileri, bir geri gidiyordu. Kendine has tekniği vardı ve bunun yanında gol de atabiliyordu. Onunla beraber oynamaktan keyif alıyordum. Onunla beraber oynamak her şeyi kolaylaştırıyordu. Ayrıca inanılmaz ciğerleri var.

Ashley Cole de sürekli bir ileri, bir geri oynayan bir forvet. Eğer Chelsea harika bir uyumla oynarken önünüzde sağ kanat oyuncusu olmadığının farkına varırsanız o alana girmelisiniz. Bence o, çarprazlama, son pas gibi bazı yönlerini hala geliştiriyor. Bence o her zamankinden daha iyiye gidiyor. O kadar gelişti ki, şu an yaptığı şeyde öncekinden daha ileri bir seviyede bulunuyor.

Desailly bence kendi kategorisinin en iyisi. Ben Milan'da onunla beraber oynadım ve çok güçlü olduğunu gördüm. Fiziksel varlığı bile rahatlamanızı sağlıyordu. O bu gücünü Fransa Milli Takımı'nda da geliştirdi. O yüzden sürekli milli oluyor.

John Terry elbette ki takımın kaptanı… O, oynamaya muhtaç bir adam. O, Chelsea'de neler döndüğüne önem veriyor. Bence o, Chelsea'de bir kaptan olarak büyük önem taşıyor. Çünkü o aynı zamanda bir İngiliz… Gençliğinden beri Chelsea'de oynuyor. O yüzden her şeyi biliyor. O yüzden onun sahada olması, menajerin de işini kolaylaştırıyor, çünkü diğer oyunculara da rehberlik edebiliyor.

Evet, orta sahada Makelele şüphesiz önemli bir rol üstleniyor. Bence o tüm zamanların en iyi rakibini engelleyen oyuncusu. O, bunu Fransa Milli Takımı'nda da kanıtladı. O, alan kısıtlanana kadar her yerde oluyor. Mesela eğer bir oyuncu forvete geçerse o oraya atlayıp pozisyonu engelliyor ve topu ondan daha verimli olanlara atıyor. O bunu Real Madrid'de de kanıtlamıştı. Artık Real Madrid'de onun dengi bir oyuncu yok. O yüzden onun Chelsea'ye gitmesine izin vererek büyük bir hata yaptılar. Chelsea için de iyi oldu.

Eğer orta sahanın sağında başlarsanız takımınız iyi bir formda olur. Ben de o yüzden Lampard'ı oraya koyuyorum, çünkü o da iyi bir performans sergiliyor ve bir çok gol kaydediyor. Bence onun kalitesinde goller atan bir orta saha oyuncusu sizi daha ileriye taşıyor. O bunu her yıl yapıyor, o yüzden günümüzde o çok önemli bir orta saha oyuncusu…

Gustavo Poyet bence harika bir oyuncu. Özellikle eğer sol ayağını kullanan bir oyuncuya ihtiyacınız varsa bu konum için biçilmiş bir kaftan… Çok iyi hareket ediyor, adeta uçuyor ve soyunma odasında da çok iyi birisi… O yüzden takımın dengesi için önemli bir oyuncu. Çok konuştuğu için ona "radyo" diyorlar. Diyebiliriz ki hem sahada tekniğini konuşturuyor, hem de saha dışında konuşuyor. Ona özellikle soyunma odasında ihtiyaç duyuyorsunuz. O harika bir oyuncu, ayak parmakları sürekli mücadele halinde. Çünkü sahada kendisini gösterdikten sonra tekrar defansa dönüyor.

Di Matteo… Hem Lazio’da, hem de Milli Takım’da yaptığı rakibini engelleme görevi onun için pek uygun değildi. Şu an onu forvetin arkasına koyuyorum. O bunu yapabildiğini bilmiyordu ve bir anda gol atmaya başladı. Forvetlerin alanında olmadan ofans ve orta sahanın arasındaki çizgiyi her zaman biliyordu. O yüzden bu mevkiide elinden gelenin en iyisini yapıyordu. Zaten öbür mevkiide oyuncularım olduğu için onu farklı bir yerde denedim ve bunda haklı olduğumu gördüm. Size de onun bunu çok iyi başardığını göstereceğim.

Zola'yı Chelsea'ye getirdiğimde onun iyi bir keşif olduğunu düşündüm. Ve bence hala Chelsea ve Chelsea taraftarının bir parçası o… Çok iyi işler başardı. Serbest atışlar onun vizyonu için önemliydi. Ayrıca gol atmada da önemli... Bu ondan artık bekleniyor zaten. Eğer takım için önemli olan diğer adamı seçmem gerekseydi o çok iyi bir tercih olurdu.

Drogba… Bence o olağanüstü… Onun fiziksel varlığını, yaptığı işin derecesini başta defans olmak üzere onun ayak parmaklarından hissedebiliyorsunuz. Onu asla saha dışında düşünemezsiniz, çünkü böyle olursa zor durumda kalırsınız. Eğer sürekli onu takımda tutarsanız diğerlerinin de açıldığını görürsünüz. Onu tek bir yarıda oynamasına hiç bir zaman izin vermemelisiniz.

RUDD’UN TAM TAKIM KADROSU

Ve işte bu Ruud'un tüm takımı… Geçmiş ve şimdiki zamanın gerçek bir birleşimi… Zola ve Drogba'dan oluşan ön ikili ağız sulandıran bir kombinsyon… Bu arada, aslında o az kalsın Frank Leboeuf'u seçecekti ama sonunda Dünya Kupası sahibi Fransızın yerine John Terry'de karar kıldı. Çıkarmak, Gullit'in görev verirken sevdiği bir yöntem olmalı.
RUUD GULLIT:
Bu takım sayesinde kulübede otururken endişelenmeyeceğim.

************

No comments: